Tıp dilinde ‘’Sleeve Gastrektomi’’ olarak geçen Tüp Mide Ameliyatı; genelde mide küçültme ameliyatı olarak bilinmekle beraber dünya genelinde uygulanan en popüler cerrahi işlemlerden biridir. İlk olarak 1988 yılında Duedonal Switch ameliyatının bir parçası olarak açık yöntemle uygulanan tüp mide ameliyatı, bundan tam 11 yıl sonra tıp dünyasında yine bir ilkin daha gerçekleşmesiyle kapalı olarak uygulanmıştır. İlk kez kapalı olarak uygulanan tüp mide ameliyatının iki yıl sonrasında ise aşırı kilolu hastalar için yapılan gastrik bypass ameliyatından önceki aşama olarak kullanılmaya başlanmıştır. Tüp mide ameliyatı, popüler hale geldiği 2009 yılından itibaren ise tek başına uygulanan bir cerrahi işlem haline gelmiştir. Tüp mide ameliyatında asıl büyük atılım, Laparoskopik cerrahi yöntem ile uygulanmaya başlandığı zaman gerçekleşmiştir. Zira bu yöntem sayesinde daha az iz bırakan bir cerrahi işlem haline gelmiş, ameliyat sonrası hastanedeki yatış süresi ise azalmıştır. Bu durumla birlikte, tüp mide ameliyatının popülerliğinde ciddi bir artış gerçekleşmiştir.
Laparoskopik yöntemle yani kapalı olarak gerçekleştirilen tüp mide ameliyatında, öncelikle midenin ince uzun bir tüp haline gelmesi sağlanır. Ardından midenin yaklaşık %80’lik bölümü kesilme işleminin akabinde çıkarılır. Bu sayede midenin besin ihtiyacı eskiye nazaran çok daha kısıtlı hale gelirken, aynı oranda iştahınızda da azalma yaşanır. Bununla birlikte vücudun insülin direnci de kırılır.
İşlem uygulanırken midenin giriş ve çıkış bölümünün korunmasıyla sindirim sistemindeki devamlılıkta herhangi bir aksama yaşanmaz. Bu nedenle mide küçültme ameliyatının riski son derece düşüktür.
Tüp mide ameliyatı konusunda merak edilen konulardan bir tanesi de ameliyatın kimlere uygulanabileceği ve hangi yaş gruplarının bu ameliyata uygun olduğudur. Tüp mide ameliyatı;
● İleri derece obez olan kişiler (yani Vücut kitle İndeksi 40 kg/m²’nin üzerinde olanlar),
● 35-40 arası vücut kitle indeksine sahip olup aşırı şişmanlığa bağlı hipertansiyon, uyku apnesi, tip 2 diyabet vb. rahatsızlıklar yaşayanlar için uygundur.
Mide küçültme ameliyatının uygulandığı yaş aralığı 18-65 olmakla beraber ameliyata uygunluk için söz konusu kişinin, Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen Vücut Kitle İndeksinin 35 ve üzerinde bir değere sahip olması gerekir. Bu değerlere sahip 18 yaş altındaki kişilere mide küçültme ameliyatının uygulanabilmesi için hekim kararı ve ebeveyn onayı zaruridir. 65 yaş üstündeki bireyler için ise ameliyatın gerekliliği ve kişinin sağlık durumu değerlendirilmeye alınır.
‘’Daha zayıf görünmek istiyorum, incelmem lazım. Bu ameliyat bana uygulanabilir mi?’’ diye merak ediyorsanız, bu soruya cevabımızın üzülerek ‘’Hayır’’ olduğunu belirtmek isteriz. Zira tüp mide ameliyatı, estetik ve güzel görünmek amacıyla uygulanmıyor.
Özellikle ağrı konusuna değinecek olursak, kapalı ameliyat olarak nitelendirilen laparoskopik ameliyatlarda ciddi ağrılar yaşanmamaktadır. Bunun asıl sebebi ise bu tür ameliyatlarda karın kasları ve zarlarının kesilmemesidir.
Mide küçültme ameliyatı olduğunuz ilk gün gerginlik ve basınç hissi yaşayabilirsiniz. Böyle bir durum meydana geldiği takdirde ağrı kesicilerle sorununuz ortadan kaldırılır. Ayrıca ilk günün akşamında yürümeye başlayabilirsiniz.
Mide küçültme ameliyatından sonraki 5 yıllık süreçte fazla kilolarınızdan %60 oranında kurtulmanız mümkündür. Kilo verme konusunda tüp mide ameliyatı, gastrik bypass kadar etkili olmanın yanı sıra, ortaya çıkan emilim bozukluğu da gastrik bypass işlemine nazaran daha azdır. Bu nedenle mide küçültme ameliyatının ardından vitamin ve mineral desteği alınması şarttır. Eğer mide küçültme ameliyatı uzun vadede etkisini yitirirse, başvurulan yeni ameliyat yöntemi gastrik bypass olmaktadır.
Yapılan araştırmalara göre tüp mide ameliyatı sonrası takip eden süreçte yeniden kilo alma oranı %15 seviyesindedir. Yeniden kilo alımına engel olmak için ameliyat olan hastanın yakın takibi büyük önem arz etmektedir. Aynı zamanda mide küçültme ameliyatı olan kişiler, psikolog ve diyetisyenlerin de bulunduğu bir obezite ekibinin takibi altına alınır. Bu yöntem, hastanın yeniden kilo almasını sağlayacak veya sağlığını olumsuz etkileyebilecek faktörlerin önüne geçmeyi hedeflemektedir.
Majör cerrahi ameliyatlarından biri olan tüp mide ameliyatı, tıpkı bütün majör cerrahi ameliyatlar gibi riskler barındırır. Nadir durumlarda da olsa hayati komplikasyonlar gelişebildiği gibi, böyle durumlarda vakit geçmeden cerrahi bir ekip tarafından olaya müdahale edilmesi gerekir.
Ameliyatın oluşturduğu risk, hastanın yaşı ve kilosuyla doğru orantılı bir şekilde artmaktadır. Lakin mide küçültme ameliyatının, ölüm riski en düşük ameliyatlardan biri olduğunu tekrar hatırlatmamızda fayda var. Zira obezite beraberinde ortaya çıkan riskler, tüp mide ameliyatından oluşan risklere oranla çok daha fazladır. Tüp mide ameliyatı olan kişilerde karaciğer yağlanması, böbrek hastalıkları, şeker veya yüksek tansiyon gibi riskler minimuma iner.
Tüp mide ameliyatının tam verim sağlaması açısından, hastanın diyet programına sadık kalarak beslenmeye dikkat etmesi ve gerekli durumlarda vitamin ve mineral takviyelerini düzenli olarak alması son derece önemlidir. Bu noktada metabolizma ve endokrinoloji uzmanlarının iş birliği içerisinde oluşturduğu kişiye özel beslenme programına bağlı kalmalısınız. Doktorunuzun önerilerine ve programına harfiyen uymanız; doktorunuzun bilgisi dışında herhangi bir vitamin, gıda veya ilaç takviyesi almamanız hayati önem taşımaktadır.
Son olarak doktorunuzun vermiş olduğu beslenme programını kısa süreli olarak görmek yerine, alışkanlık haline getirmeye çalışın. Bundan sonraki hayatınızın, bu program çerçevesinde gelişeceğini aklınızdan çıkarmayınız.